Ha bire duyarsın ya bazı şirketlerin abonelik sistemiyle para kazanıyor diye. Tamam işte onun mevzusu bu. Ayda belirli bir ücretle ondan hizmet alıyorsun. Şu Spotify’ı, Netflix’i düşün. “Eh, ayda bir kahve parası” diyip atlıyorsun ama hesaba katmadığın bir şey var: bu bir rutin haline geliyor, sen unutsan bile.
Adamın biri diyecektir ki "Niye bu kadar çok para verelim ki?" işin aslı be güzel kardeşim, sürekli bir hizmet alıyorsun ve hizmetin kalitesi de fena değil hani. Ama şunu unutma; firma sen unutma diye ellerini ovuşturuyor. Sen her ay yenilenen aboneliği iptal etmeyi unutsan, ya da ertelesen bile firma cebine her ay düzenli bir şekilde para koyuyor.
İşte bu abonelik modeli, firmanın sürekli ve karlı bir gelir elde etmesini sağlıyor. Sonuç itibariyle düzenli ve tekrarlanabilir bir gelir sisteminden bahsediyoruz. İşin özüne girince, firma bugünden gelecekteki yılların gelirini hesaplıyor ve buna göre fiyatları belirliyor. İşte böyle bir durum karşısında "Hımmm, demek ki bu işler böyle yürüyor" demekten başka çare yok.
Adamın biri diyecektir ki "Niye bu kadar çok para verelim ki?" işin aslı be güzel kardeşim, sürekli bir hizmet alıyorsun ve hizmetin kalitesi de fena değil hani. Ama şunu unutma; firma sen unutma diye ellerini ovuşturuyor. Sen her ay yenilenen aboneliği iptal etmeyi unutsan, ya da ertelesen bile firma cebine her ay düzenli bir şekilde para koyuyor.
İşte bu abonelik modeli, firmanın sürekli ve karlı bir gelir elde etmesini sağlıyor. Sonuç itibariyle düzenli ve tekrarlanabilir bir gelir sisteminden bahsediyoruz. İşin özüne girince, firma bugünden gelecekteki yılların gelirini hesaplıyor ve buna göre fiyatları belirliyor. İşte böyle bir durum karşısında "Hımmm, demek ki bu işler böyle yürüyor" demekten başka çare yok.